ajle
ajle
Ukrayna'dan Haberler
F.Serkan BAĞ Haber Politika Yazarlar

Ukrayna-Rusya krizi: sınırda tansiyon yükselirken bilinmesi gerekenler

ABD Başkanı Biden ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Volodymyr Putin arasında 7 Aralık’ta  gerçekleşen görüşme, bölgedeki gerginliğin bir süre daha devam edeceğinin sinyallerini verdi.

ABD tarafı, Ukrayna’nın NATO’ya üye olmayacağının garantisini vermezken, Rusya’nın nasıl bir politika izleyeceği belirsizliğini koruyor.

ABD Devlet Başkanı Joe Biden ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenski’nin bir kaç gün içinde bir telefon görüşmesi yapmaları bekleniyor. Öte yandan diplomatik kaynaklar, Rusya’nın bölgedeki niyetinin önümüzdeki günlerde netleşmesinin beklendiğinin altını çiziyorlar.

Türkiye’nin arabuluculuk teklif ettiği Ukrayna – Rusya krizinin, yakın tarihini ve tarafların görüşlerini sizler için derledik.

NOT:

Aşağıdaki yazı resmi açıklamalar, basına yansıyan gelişmeler, açık kaynaklar üzerinden tarafsız bir gözle derlenmiştir. (kaynaklar en aşağıda paylaşılmıştır)

Yazının içeriği;

Gerginliğin geçmişi:

Ukrayna’nın politikası

Rusya ne diyor?

ABD ne diyor?

AB mi, AB üyesi ülkeler mi?

NATO işin neresinde?

Türkiye ne diyor?

AB arasında süren ortaklık anlaşması görüşmelerinin, 2013 yılında Yanukoviç hükümeti tarafından, ‘ekonomik gerekçelerle’ askıya alınması ve sonrasında başlayan gösterilerin güç kullanılarak dağıtılması; olayların fitilini ateşleyen gelişme oldu.

Kiev’deki Bağımsızlık Meydanı’nda başlayan nispeten küçük çaplı gösterilerin, kameraların önünde sert bir şekilde dağıtılması sonrası, Bağımsızlık Meydanı uzun sürecek, kanlı olayların merkezi haline geldi.

Batıdan açık destek

80’den fazla insanın hayatını kaybettiği Meydan’daki olaylar, o dönemki Devlet Başkanı Yanukoviç’in ülkeyi terk etmesi ile sonuçlanırken, gösterilere ABD’li ve AB’li politikacıların üst düzey katılım göstermesi, Ukrayna’nın gitmekte olduğu yön konusunda sinyaller veriyordu.

Yapılan seçimin ardından iktirada gelen yeni hükümet, ülkenin geleceğini batı tam entegrasyon olarak belirledi ve kısa süre içinde, daha önce askıya alınan ve vize muafiyetini de hedeflen Ortaklık Anlaşması imzalandı.

Kırım’ı ilhak eden ve ülkenin doğusundaki ayrılıkçıları destekleyen Rusya ise, ‘saldırgan ülke’ olarak nitelendirildi.

Sınırdaki Rus askeri varlığı, dönem dönem arttı

Uydularla da tespit edilen Ukrayna yakınlarındaki Rus askeri varlığı, zaman zaman artan yapısı ile geçen sürede hep bir tehdit unsuru olarak kabul görüldü.

Geçici olarak ”işgal edilen” topraklar olarak da kabul edilen Donbass’ın konumu ve Kırım, Ukrayna’nın hem iç politika dengelerinin, hem de uluslararası alandaki politikasının temelini oluşturdu.

En yüksek çatışma riski

Her yıl bir kaç kez gündeme gelen,  ”Rusya’nın Ukrayna sınırlarındaki askeri varlığı” ise, özellikle bu sene içinde, doğrudan çatışma riskinin en yüksek seviyede dillendirilmesine neden olacak büyüklüğe ulaştı.

Rusya, sınırdaki artan askeri varlığını ”tatbikat olarak açıklarken, Ukrayna bu yığınakların ‘tatbikat’tan çok daha fazla şeyi ifade ettiğinin farkında.

Minsk süreci, tartışmaların merkezinde yer aldı

2014’ten sonra başlayan çatışmalar, Minsk görüşmeleri ve uluslararası toplumun baskısı ile geçen sürede minimum seviyeye inse de, 2020’nin sonundan itibaren, sıcak çatışma olasılığı çok daha sık dillendirilmeye başlandı.

Kiev ve Moskova’nın, 2015 yılında Minsk’te Fransa ve Almanya’nın arabuluculuğunda anlaşmaya varmasına rağmen, geçen sürede bir çok kez tekrarlanan ateşkes ihlalleri yaşandı.

Taraflar karşılıklı olarak birbirini suçlarken, tansiyon zaman zaman artsa da, olaylar genelikle keskin nişancı saldırıları veya küçük çaplı çatışmalar seviyesinde kaldı.

Ekim ayında İHA’lar ve javelin roketleri ilk kez kullanıldı

Ancak Ekim ayında Ukrayna kuvvetlerinin, Türkiye’den alınan insansız hava araçlarını Rusya yanlısı ayrılıkçılara karşı kullanması ve ABD yapımı javelen anti tank roketlerinin kullanılmaya başlanması ile gerginlik yeni bir boyut kazandı.

Öte yandan, Avrupa Birliği ve ABD, Rusya’nın Ukrayna’daki eylemlerine yanıt olarak aldığı bir dizi önlemin yanı sıra, çok sayıda Rus şirketine, kişilere, kuruluşlara ve ülkenin belirli sektörlerine odaklanan mali yaptırım kararları alındı.

Rusya’nın bakış açısı

Kremlin, Ukrayna’yı ülkenin doğusundaki gerilimi artırmak ve Minsk’teki ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçluyor.

Kremlin yönetimi,  Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmeyi planladığı yönündeki yaklaşımları reddederken,  Rusya’nın kimseye tehdit oluşturmadığını ve kendi topraklarındaki askeri hareketlerin, uluslararası hukuka ve ulusal güvenlik gereksinimlerine uygun olduğunu savunuyor.

Öte andan, Moskova,  başta ABD olmak üzere Batı’nın ve NATO’nun Ukrayna’ya artan yardımı (silah, eğitim,  profesyonel yardım) güvenliğine yönelik bir tehdit olarak görüyor.

Rus yönetimi, Ukrayna’nın NATO’ya olası üyeliğinin (Ukrayna farklı devlet kademelerinde bu niyetini açıkça belirtiyor),  kendisi adına kabul edilemez olarak nitelendiriyor ve artan askeri varlıktan rahatsız olduğunu açıkça dile getirerek, bu durumu ‘Kırmızı çizgisi’ olarak kabul ediyor.

Durumun ciddiyetini anlamak için, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bir süre önce yaptığı açıklamasında, ‘ABD ve NATO müttefikleri Ukrayna’daki rotasını değiştirmezse, Moskova’nın “meşru güvenlik çıkarlarını sağlamanın yollarını seçme hakkı” olduğu konusunda uyardığını hatırlatmak, yerinde olacaktır.

Ukrayna ne söylüyor?

Son krizde, en çok konuşulan konu NATO olduğu için buradan başlamayı tercih ediyorum.

Ukrayna 2014’ten itibaren NATO ile yakınlaşmaya ve işbirliğine önem verdi. Son yıllarda ise ‘olası bir üyelik’ konusundaki niyetini, farklı seviyedeki devlet görevlileri aracılığı ile sıkça dile getirdi.

Ukrayna bu son krizde ise, bağımsız, özgür ve egemen bir ülke olarak, geleceği hakkında (NATO kastedilerek) bağımsız karar alabileceğini ve bunun engellenemeyeceğini belirtiyor.

Ukraynalı yetkililer, Moskova’nın, Kiev’in NATO ile daha yakın ilişkiler kurmasını engelleyemeyeceğine sıklıkla vurgu yapıyorlar.

Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan bir açıklamada,  “Rusya’nın NATO veya ABD ile İttifak’ın Doğu’ya yayılmayacağına dair garantileri tartışmaya yönelik herhangi bir önerisi gayri meşrudur’  denilerek, Ukrayna’nın pozisyonu net bir şekilde ortaya konuyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky, yaptığı açıklamalarda Rusya’nın ülkeyi istikrarsızlaştırmaya çalıştığı konusunda ısrar ediyor. (Bir süre önce Devlet Başkanı ağzından yapılan ‘darbe girişimi’ açıklamasında bu konuya gönderme yapılmıştı)

Kırım’daki durumu ‘yasa dışı ilhak’ ve çoğu zaman ‘işgal” olarak niteleyen Ukrayna tarafı, doğudaki ayrılıkçıların kontrolündeki bölgelere yönelik olası askeri operasyonları ”’kendi toprakları içindeki meşru askeri operasyonlar” olarak nitelendiriyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı py pass eder şekilde alternatif doğalgaz boru hatları inşa etmesini, Avrupa için ‘enerji güvenliği’ sorunu olarak değerlendiren Ukrayna, bu durumun getireceği sadece siyasi değil, mali zararlarla da yüzleşmek zorunda kalmaktan dolayı kaygı taşıyor. (transit gazdan dolayı küçümsenemeyecek gelir elde ediliyor).

Ukrayna tarafı, batıdan (Kanada, İngiltere, ABD) daha fazla ‘askeri uzmanı’ ülkesine davet ederek, bu kişileri doğu sınırlarında konuşlandırmayı hedefliyor ve batının sadece ekonomi ile sınırlı kalmayacak, desteğini almaya çalışıyor.

NATO işin neresinde? 

Genel Sekreter Jens Stoltenberg, Rusya’nın Ukrayna sınırındaki askeri varlığının ‘bir blöf olarak’ kabul edilmemesi konusunda ısrar ediyor.

NATO ile Ukrayna arasında bir süredir artan işbirliği (tatbikatlar, askeri uzmanların eğitimleri vb), büyük anlam ifade etse de, bir NATO üyesi olmayan Ukrayna’nın olası bir çatışmada nasıl korunacağı (5.maddenin devreye girememesi vb konular) konusu açıklığa kavuşamıyor, yanıt bulmuyor.

İngiltere genelkurmay başkanının,  bir süre önce yaptığı Rusya ile ”kazara” savaş riskinin Soğuk Savaş döneminden daha büyük olduğu konusundaki açıklaması, bölgedeki durumun ciddiyetini ortaya koyar nitelikte.

NATO genel sekreteri Stoltenberg, 1 Aralık’ta CNN ile yaptığı röportajda, “Çok çeşitli seçeneklerimiz var: ekonomik yaptırımlar, mali yaptırımlar, siyasi kısıtlamalar” diyerek, aslında bu aşamada olabilecek maksimum desteği ifade eder gibi görünüyor.

Yani NATO’nun olası bir çatışmanın, doğrudan tarafı olması, en azından şu anda mümkün görünmüyor.

Genel Sekreter,

”2014’ten itibaren başlayan Ukrayna – Rusya gerginliğinde, NATO’nun ittifağın doğu kısmında, Baltık ülkelerinde, Letonya’da ve aynı zamanda Karadeniz bölgesinde savaşa hazır savaş grupları’ oluşturdu’ derken, olası bir çatışmada, sınırın aslında Avrupa’nın doğusundan (NATO üyesi olmayan bir Ukrayna’yı dışarıda tutarak) başlayabileceğinin sinyalini veriyor. Bu durumda, bazı okurlarımızın aklına Ukrayna yalnız mı kalıyor sorusu gelebilir. Buna sağlıklı bir yanıt vermek, bu aşamada oldukça zor.

ABD’nin tutumu

ABD Başkanı ve Rusya Devlet Başkanı arasında dün akşam gerçekleşen görüşme, gerginliğin süreceği endişelerini arttırdı.

ABD tarafı, Ukrayna’nın NATO üyesi olmayacağının garantisini vermezken, Rusya’dan, bir saldırı olmayacağının garantisini de alamadı.

Zelensky ile Biden’in bugünlerde yapacağı görüşme ve Rusya’nın takınacağı tutum bundan sonrası için belirleyici olacak.

Ukrayna – Rusya krizindeki belirleyici ülkelerden bir olan ABD, Ukrayna’ya verdiği askeri destek (Rusya’nın karşın çıktığı javelin anti tank roketlerini Ukrayna’ya vermesi, askeri ekipman desteği, ABD’li eğitmenlerin ve askerlerin varlığı vb) ile bunu en fazla hissettiren batı ülkesi.

Rusya’ya yönelik olarak, ekonomik ve siyasi yaptırımların dozunun, olası bir saldırıda artacağını ifade eden ABD yönetimi, yaptırımları ‘ekonomik ve diğer’ olarak nitelendiriyor, ancak ‘diğer’ kısmına pek açıklık getirmiyor. (askeri destek olacak mı? Sıkça gündeme gelen swift siteminden çıkartmak konusu hayata geçebilir mi , Nord stream ne olacak gibi. konular).

Burada küçük bir parantez açmak gerekiyor:

ABD; çok ağır ekonomik ve siyasi yaptırımlara vurgu yapıyor.  (bir bakıma izolasyon anlamına gelebilecek bu tür bir ekonomik yaptırımın , Rusya’yı Çin’in ekonomik eksenine hapsetmesi anlamına geleceği yönünde yorumlar da yapılıyor. Ukrayna’ya olası bir saldırının Rusya’ya, pahalıya patlayabileceği fikri sıkça tartışılıyor.). Ekonomik yaptırımların Rusya’yı ne kadar durdurabileceği ise, öngörülemiyor.

ABD’nin şu andaki politikası, Ukrayna’ya yönelik güçlü bir destek gibi görünse de, olası bir çatışma anında nasıl bir caydırıcı tutum takınacağı (ne yapacağı) konusunda, akıllarda belirgin soru işaretleri oluşuyor.

Bidenin 8 Aralık günü yaptığı açıklamada, ABD askerlerinin Ukrayna’ya gitmesi konusunun masada olmadığını söylemesi, bu aşamda krize yaklaşımını özetler nitelikte.

AB mi yoksa, Avrupalı bazı ülkeler mi?

ABD,  Ukrayna’ya bir yandan ekstra silah gönderirken, diğer taraftan sorunun çözümü için en güçlü aktörlerden biri olduğunun altını çiziyor.

”AB tarafının (Almanya ve fransa bata olmak üzere), sınırlarında yaşanan bu denli büyük bir krizin çözümünde, etkili olamaması (veya olmaması), ABD’ye daha rahat hareket alanı sağlıyor” demek, yanlış bir çıkarım olmaz.

Avrupa’nın bu krizde, yüksek sesli bir ”birlik” olarak değil de, ülkeler bazında (Almanya, Fransa, Polonya ve diğer Baltık ülkeleri gibi) tepki vermesi, şaşırtıcı gelmemeli.

Rusya ile AB üyesi Macaristan, İtalya ve Bulgaristan gibi ülkeler arasındaki yakın ilişkiler, bilinen bir gerçek.

AB’nin enerji konusunda, Rusya’ya ”neredeyse muhtaç olması”,  birlik adına, görmezden gelinemez bir sorun olarak kabul ediliyor.

AB’nin Ukrayna konusunda nasıl bir ortak dış politika izleyeceğini zaman içinde göreceğiz.

AB’den bir süre önce çıkan İngiltere ise, uzun süredir Rusya’ya karşı bir tutum almış görünüyor. (Karadeniz’deki dalaşmalar, uluslararası sularda karşılıklı tehditkar manevralar ve ajan krizleri buna örnek gösterilebilir).

ve Türkiye

İki ülke arasındaki askeri işbirliği, tarihte görülmemiş şekilde ilerliyor.

Türkiye’nin Ukrayna’ya sattığı insansız hava araçları (Ekim ayında Donbass’ta aktif olarak kullanılan), Ukrayna’dan farklı alanlarda alınan savunma sanayisi teknolojileri, savunma alanında hayata geçirilen ortak üretim projeleri bunun en büyük göstergesi.

Birbirini stratejik ortak olarak niteleyen iki ülkenin, birbirini hem uluslararası alanda hem de karşılıklı olarak desteklemesi büyük anlam ifade ediyor.

Türkiye, gerginlik sıcak bir çatışmaya dönüşmeden önce, problemin çözülmesini istiyor.

Bir NATO üyesi ülke olan Türkiye’nin, sorunun çözümü için arabuluculuk önerisi  (her ne kadar Rusya tarafından yeterli karşılık bulmasa da) önemli bir girişim olarak nitelendiriliyor.

Sorunun diplomatik yolla çözümü için çaba harcanması gerektiğini her fırsatta yineleyen Türkiye’nin, olası bir çatışma halinde alacağı tavır, NATO üyesi olmasının da etkisi ile büyük önem taşıyor. .

Bir yandan, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne yönelik tutumunu asla değiştirmeyen (Kırım’ın ilhakını tanımayan), Ukrayna’ya yönelik desteğini her fırsatta dile getiren ve uluslararası arenada bu tavrını açıkça gösteren Türkiye, diğer taraftan Rusya ile ilişkilerinde denge kurmaya çalışıyor.

Avrupa’nın enerji güvenliği konusu

Ukrayna yönetimi, Nord Stream 2′ boru hattını bir güvenlik meselesi olarak görüyor. Olası bir çatışma halinin Avrupa’nın enerji güvenliğini doğrudan etkileyeceğine de, her fırsatta vurgu yapıyor.

Batılı analistler, Nord Stream 2’nin Avrupa’nın enerjide Rusya’ya bağımlılığını artıracağını belirtiyorlar. Bu durumda, enerji sorunu yaşayan bir Avrupa’nın, olası bir çatışmada Ukrayna’yı Rusya’ya karşı ne kadar destekleyebileceği büyük bir soru olarak karşımıza çıkıyor.

Rusya’nın elindeki bu büyük ‘enerji kartı’, Avrupa’nın, pozisyonunu belirlemesinde (ya da belirleyememesinde) önemli etmenlerden biri olarak kabul ediliyor.

Ukrayna, ülkesi üzerinden geçen boru hatlar ile, AB’nin enerji güvenliğinde stratejik bir konumda bulunuyor. Ancak hem güneyden hem de kuzeyden geçmesi planlanan boru hatları, bu konumu da zedeliyor.

Ek kötü ne olabilir? 

Herkesin en çok endişe ettiği konu, elbette sıcak bir çatışma.

İkincisi ise, olası bir çatışmanın ne zaman, nasıl ve nerede biteceği konusu.

Bunun sonuçlarının ve gideceği yönün ”öngörülemez” oluşu, konuyu sadece bölgesel bir sorun olmaktan çıkartıyor ve dünyanın sorunu haline getiriyor.

Kimsenin dillendirmek istemediği ama her zaman masada olan ve ‘nükleer tehdite’ kadar gidebilecek olaylar zinciri, Biden – Zelensky görüşmesi ve Rusya’nın yakın gelecekte alacağı karara bağlı.

Türkiye’nin kuzey komşusu Ukrayna, hiç kolay olmayan bir dönemden geçiyor.

Özgür insanların güzel ülkesi Ukrayna’nın, bu büyük ‘krizden’ diplomatik yollarla çıkması umuduyla…

F.Serkan BAĞ

Kaynaklar:

http://lite.cnn.com/en/article/h_edca8547e9193aa485aa18b8aef5234c

https://www.wsws.org/en/articles/2021/12/03/ruuk-d03.html

https://www.reuters.com/world/europe/russia-has-no-right-seek-guarantees-against-natos-eastward-expansion-kyiv-says-2021-12-01/

https://www.bbc.com/news/world-europe-59582013

https://www.reuters.com/world/uk/west-risk-conflict-with-russia-britains-army-chief-says-2021-11-13/

banner

Benzer Haberler

UkrTürk’ün önerisi, “Ukrayna’nın 1000 yıllık tarihi bu sergide”

F.S.Bag

Poroşenko, ‘Erdoğan Rusya’ya mektuptan önce beni aradı’

UkrTürk Editör

Malezya uçağının kara kutuları gözlemcilere teslim edildi

F.S.Bag

Yorum Yazın

İnternet sitemizde kullandığımız çerezler ideal kullanıcı deneyimini hedefleyen farklı görevler üstlenir. Gerekli çerezler, internet sitesinin ziyaret edilebilmesini ve özelliklerinin kullanılmasını sağlar. Performans çerezleri, kullanıcıların sitede gezinme alışkanlıklarını inceleyerek internet sitesinin performansını iyileştirir. İşlevsellik çerezleri, kullanıcıların sitedeki seçimlerini tanıyarak sitede gezinmeyi kolaylaştırır. Pazarlama çerezleri, promosyon ve sosyal medya bilgilerini kullanarak uygun kampanyaları haber verir. Çerez politikamızı inceleyin. Kabul Ediyorum Devamını Oku