Kırım Haber Ajansı’na (QHA) konuşan Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Sergei Korsunskiy’den çarpıcı açıklamalar.
– Türkiye’de Rus propagandasının etkisi çok güçlü olduğunu söylediniz. Onunla mücadele etmek için neler yapılıyor?
– Geçen yıl boyunca toplam 64 demeç verdim, televizyonlara, gazetelere… Basına makaleler yazdım. Ukrayna’daki ölçütlere göre bu az değil. Ama benim çabalarım yeterli değil, çünkü Türkiye’nin kendine özgü zihniyeti var. Ben bir devletin temsilcisiyim ve yerel düşünce kalıplarına göre Rus propagandası gibi benim söylediklerim de bir propaganda olarak görülüyor. Uzmanların fikri başka bir mesele, onlar da katkıda bulunmalı. Biz, kordiplomatik mensuplara ve medya kuruluşlarına düzenli olarak bilgiler gönderiyoruz. Büyükelçilik mensuplarının konuşma yapmadığı üniversite veya siyaset bilimi merkezi bilmiyorum. Ayrıca Facebook, Twitter gibi sosyal ağlarda resmi sayfalarımızı açtık ve onları etkin şekilde kullanıyoruz. Elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Maalesef başka olanaklarımız yok. Sadece büyükelçiliğimizin çabalarıyla Rusya’nın yalanını yenmek mümkün değil, ama gayret ediyoruz.
– Bir haftadan fazla burada bulunuyorum ve sıradan vatandaşlarla sohbet ettiğimde Rusya’nın lobisi burada çok güçlü olduğunu anlıyorum. Örneğin insanlar Kırım’ın Rusya’ya ilhakından neden korkulduğunu soruyor. Gerçek durum sıradan halka nasıl aktarılmalı?
– Türk vatandaşlarının her birine durumu anlatma imkânımız yok. Ama elde ettiğimiz bazı sonuçlar var. Ankara, İstanbul ve Antalya’nın büyük otellerinde İngilizce yayın yapan Ukraine Today televizyon kanalının gösterilmesini sağladık. Söz konusu kanal yayın yapıyor, biz buna yardımcı olduk. Büyükelçilik çalışanları Ankara’da bulunan oteller, turizm şirketlerinin yöneticileriyle görüşmeler yaparak kanalın gösterilmesini sağladı. Russia Today kanalı var, artık Ukraine Today kanalı da var. Ben dahil olmak üzere her büyükelçinin demeçleri, açıklamaları burada çok dikkatli olarak okunduğunu dikkate almalısınız ama diplomatların her zaman açık konuşma olanağı yok, onlar protokol çerçevesinde çok sınırlı kalıyor. Türkiye’de Ukrayna basınının olması gerektiğini düzenli olarak hatırlatıyoruz. Bir zamanlar burada Osman Paşayev vardı, İstanbul’da bulunarak haber veriyordu. Burada temsilcilik açın, muhabir gönderin diyoruz. UNİAN haber ajansına defalarca başvuru yaptım ama bir sonuç elde edemedik. Burada Rus TASS’ın, birkaç Rus gazetesinin, radyo, televizyon kanallarının muhabirleri var. Onlarla nasıl mücadele edilebilir? Tabii ki insanlara olabildiği kadar geniş şekilde Ukrayna’daki olaylar hakkında bilgi verilmeli. Ben sınırlı kaynakları etkili şekilde kullanmayı tercih ediyorum, en etkili olanı ise hedef kitle ile çalışmak. Türkiye yönetiminde ya da ticari çevrelerinde gerçek durumu bilmeyen insana rastlayacağınızı düşünmüyorum.
– Onlar her şeyi çok güzel anlıyor, sözde destek veriyor ama uygulamada atılan bir adım yok…
– Türkiye Rusya’dan 22 milyar metreküp doğalgaz ithal ediyor. Ayrıca Türkiye, Rus atom enerji şirketi olan “Rosatom” ile birlikte atom santrali kurmayı planlıyor, 20 milyar dolarlık yatırım.
Abluka, ekonomik yaptırımlar konusunu düzenli şekilde gündeme getiriyoruz. Bana diyorlar ki, “Yılın ilk çeyreğinde Rusya ile ticaret hacmimiz yüzde 37 oranında azaldı, Almanya’nın ise yüzde 7 oranında azaldığını biliyor musunuz? Kim yaptırım uyguluyor? Rus turistlerin sayısı yüzde 20 oranında azalma gösterdi. Bu bir siyası adım değil ama somut göstergeler mevcut. Türkiye’nin bu konuda çok özel bir ülke olduğunu biliyorsunuz. Burada yapılanları açıklamamayı ama yapılması gerekenleri de yapmayı tercih ediyorlar.
Güney Akım konusunun Ukrayna’da ne kadar çok endişeye neden olduğunu biliyor musunuz? Bana, “Türkler inşaata izin verdi, sen orada kötü çalışıyorsun” dediler. Ben ise söz konusu projenin gerçekleştirilemeyeceği fikrinde ısrar ettim. Rusya, Avrupa’yı ve bizi aldatmaya çalışarak Güney Akım konusunda blöf yaptı. Sonuçta kendi kendisini aldattı. Şimdi ise Türk Akımı’nı uydurdular. Söz konusu projenin Gazprom’un ileri sürdüğü hacimde olmayacağını söylüyorum. Türk Akımı’nın inşaatı ilan edilmesinden sonra Ukrayna’nın Zerkalo Nedeli (Haftanın Aynası) gazetesinde makale yazdım. Makalede bu boru hattının sadece bir dalı olacağını, bunun da şimdilik büyük bir soru işareti olduğunu yazdım. Şimdi AKP, seçimlerden sonra koalisyon hükümetini kurmak zorunda, onun nasıl olacağı belli değil. Bekleyelim, önemli olan aceleyle sonuç çıkarmamak.
Başta Kırım Tatarlarına olmak üzere daha büyük yardım yapılması talebinde bulundum, bu beni çok üzen bir konu. Türk ortaklarımıza, “10 bin kişi Kırım’dan ayrıldı, vebadan kaçar gibi, evlerini, eşyalarını, evraklarını bırakarak gitti. Onlara konut inşa edilmesinde yardımcı olabilirsiniz. İlk başta Herson, Lviv bölgelerinde” diyoruz. Onlardan ilk yardımı aldık. 119 asker ailesi mensubu tatil için kabul edildi, ayrıca ordumuz için taşınabilir hastane teslim edilecek, askeri konuda büyük yardım hazırlanıyor. İşte somut adımlar mevcut. Söz ettiğimiz yardım 10 milyon dolar tutarında. Yavaş olsa da somut olarak yapılıyor. Türkiye’nin doğal gazın kapatılabileceği korkusu var. Biz Ukrayna’da bunun nasıl olduğunu biliyoruz. Azerbaycan’ın doğal gazı tam kapasiteyle sağlanması halinde durum bambaşka olur. 2018 yılında durum değişene dek dayanmak gerekiyor. İran’a uygulanan yaptırımlar iptal edilirse Türkiye’ye kolaylık sağlanacak, Türkmenistan’dan doğal gaz ithal etme imkânı oluşacak.
– Türkiye’de yapılan genel seçimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
– HDP (Halkların Demokratik Partisi) oyların yaklaşık yüzde 13’üni aldı ve bu Türk toplumundaki halet-i ruhiyeyi yansıtıyor. Ama AKP’nin yüzde 9 oranında oy kaybı ise beklenmedik bir şey. İktidar partisi son 12 yılda yapılan seçimlerin hepsinde galip çıktı. Ama bu kez maalesef bir şeyler ters gitti. Ana teorik koalisyon seçeneğini MHP ile görüyorum. MHP dışında başka bir istikrarlı koalisyon formülünün bulunamayacağını düşünüyorum. Aslında Türkiye’de koalisyonların unutulmaya başladığını düşünüyorum. Bekleyelim, gelecekte bizi çok sürprizin beklediği açık.
– Sizce batı ülkelerinin Kırım’ı işgalden kurtarmak için Ukrayna’ya yaptığı yardım yeterli mi?
– Her ülkenin kendi Rusya yanlısı güçleri, para ödenen insanları ve kendi ulusal çıkarları olduğunu anlamalıyız. ABD, Kanada, Avustralya, İngiltere herhangi bir şekilde Rusya’ya bağımlı olmadığı için bizi kesinlikle destekliyor. Bu yıl Avrupa için de her şeyin apaçık hale geldiğini düşünüyorum. Almanya Başbakanı Angela Merkel, oldukça güçlü lider ve her şeyi anladı. İnsanlığın kalkınmasının belirli bir mantığı var, Rusya toplumu ise yanlış yolda bulunuyor. Putin, halkını uçuruma sürüklüyor ve kriz kaçınılmaz. Yalan, işgal, insan hakları ihlalleri yoluyla kalkınma olamaz! Geriye doğru ilerlemek mümkün değil ama Rusya geriye gidiyor. Annem Rusya’nın ücra bir yerinde doğdu. Orada insanların nasıl yaşadığını biliyorum. Bu uygar bir ülkeye layık değil. Bizim kent ve köylerimiz Rusya’dakilerle karşılaştırılamaz. Rusya, Moskova ve St. Petersburg’dan daha büyük. Kalkınmaya harcanması gereken paralar tank ve roketlere gidiyor. Sonra ne olacak? Rusya’nın çok gayretli siyasetçilerinin 2 hafta içinde Kiev’i ele geçireceklerine dair açıklamalarını okuduğumda, kendi kendime onların 40 milyon direnişçiyi karşılarında bulacaklarını anlayıp anlamadığını sordum. Onları nasıl yenebilirler? Ukrayna’yı yenmek mi istiyorsunuz? Hiçbir zaman yenemezsiniz! Bununla birlikte kendi işimizi yapmamız gerektiğini anlamak da önemli. Ukrayna’nın en büyük sorunu yolsuzluk da dahil olmak üzere ülke içindeki karşı devrim. Bununla mücadele edilmeli. Çok sayıda kahramanımız vardı ama hainler de yeterliydi, maalesef insanlar I. Petro döneminden beri satılıyor. Ama çok şükür 300 yıl içinde sağ kalabildik. Hep birlikte her şeye dayanabiliriz, sabırlı ve düzenli olarak her kişi kendi yerinde kendi işini yapmalı ve her şey iyi olacak.
En fazla 2-3 yıl dayanmamız gerektiğini düşünüyorum. Putin, her haluklarda gidecek. Gelecek için çalışarak bu yılları yaşamamız gerekiyor. Putin’in herkesi memnun edecek halefi olmadığı açık. O çok uzun süre iktidarda kaldı. Her şey ona bağlı. Rusya’yı gelecekte büyük değişiklikler beklediğini düşünüyorum. Ama Kırım sorunu örneğin askeri yolla çözülemez. Ayrıca Rusya bilinçli olarak Kırım’ı askeri üsse dönüştürdü, yani Kırım’da askeri saldırı sivillerin ölümüyle sonuçlanacak. Bundan dolayı onlarla savaşmak imkânsız. Biz bunu, rejimin değişmesi gerektiği gibi algılıyoruz ve o zaman Rusya Kırım’dan geri çekilir. Bunu elde etmek için sabırlı olarak çalışmalıyız. Kiev ve Batı’daki ruh halini bildiğim kadarıyla kimse ilhakı kabullenmeyi ve işgal altında kalan Kırım Tatarlarını ve Ukrainleri bırakmayı planlamıyor.
Buraya gelinceye kadar Kırım sorununu ayrıntılı olarak bilmediğim için üzgünüm, ama göreve başlamamdan sonra Kırım öncelikli konularımızdan biri oldu. Elimizden geleni yapmaya çalıştık. Ama Kırım’daki yetkililer sadece araziyi satmaktan, sahilden bir parça ‘koparmaktan’, bir yerde Kırım Tatarlarından, başka yerde Ruslardan, başka bir yerde de Ukrainlerden rüşvet almaktan başka bir şey bilmiyorken onlarla nasıl çalışılabilirdi ki?. Onlar Kırım’a sadece namussuz yolla gelir elde etme olanağı gözüyle baktı. Maalesef kimse Kırım’ı stratejik olarak incelemedi ve şimdi bu apaçık görülüyor.
– O zamanlar Kırım Tatarlarına da Ukrayna düşmanları gözüyle bakıldı…
– Evet, Kırım’a gelen insanlar her zaman Kırım Tatarlarının ayrılabileceği, Kırım Tatar özerkliğinin kurulacağından söz etti. Ama başı kuma gömmek devekuşunun işi, köklü halkla diyalog kurulması gerekiyordu. Ne demek ayrılacak? Suyu, elektriği nereden alacak? Kimse iyi yaşamayı ve gelişmeyi engellemiyorsa neden ayrılacak? Milli özerklik olsun, ama her şeyi ciddi yapmak lazım, bütçeden küçük parçalar koparmayı durdurmalı. Şimdi daha iyi anlıyoruz, Ukrayna’nın içinde Kırım Tatar Cumhuriyeti olsaydı Kırım’ın yıldızı parlardı. Yani insanlar işlerine daha fazla gönül verirdi, acı çekerek kavuştuğun öz toprağın olduğu zaman. Yahudiler için İsrail neyse, onlarca yıl, hatta yüzyıllar sonra dönüp İsrail’de çöl bahçeye nasıl dönüştürüldüyse aynı şey Kırım’da da olurdu. İnsanlar kendi toprağına Rusya’dan gelen yabancılara göre daha iyi davranıyor. Biz bunu anlıyor muyuz? Anlıyoruz ama hiçbir şey yapılmadı. Şimdi bu anlayışın ortaya çıktığını görüyorum. Cumhurbaşkanı Poroşenko’nun bakışı belli. Hükümette de Aslan Ömer Kırımlı Başkanlığında bir kurum kuruldu ve Refat Çubarov’ın milletvekili olması iyi, yani onlar Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile birlikte daha fazla şey yapabilirler.
– Türkiye’de Ağustos ayında Dünya Kırım Tatar Kongresi’nin yapılması planlıyor. Yardım için size başvuruldu mu?
– Bize kimse başvurmadı, ama bu konuda nasıl bir yardım yapılabilir ki? Türkiye’ye giriş için vize gerekmiyor. Dünya Kongresi’ne Sayın Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ve Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davet edilmesi gerektiğini düşünüyorum. İki ülkemizin sesi, Kırım ve Kırım Tatarları için önemli. Kongrenin açılışında konuşma yapmaları doğru olurdu. Bizim için en büyük kaygı insanların nasıl eve döneceği. Moskova’dan Kırım’a girişin yasaklanabileceğini biliyoruz. Bununla mücadele edilmeli ve biz bunu yapacağız.
– Kırım’ın işgalinden sonra Türkiye’ye taşınan Kırım Tatarları oldu mu?
– Hayır, Türkiye’nin bu konuda ilkeli tutumu var. Türkiye bunu olumlu karşılamıyor. Birkaç başvuru yapıldı ama Türkiye’nin Kırım Tatarlarının Kırım’dan ayırılmasını istemediği hemen açıklandı. Biz de istemiyoruz. Ama Herson bölgesi veya Lviv’e taşınanlar evlerden ayrılmak istemiş miydi?
– Ukrayna’da bulunan Kırım Tatarlarına yardım yapılması konusunda herhangi bir gelişme var mı?
– Evet var, çok ısrarlı şekilde Türkiye hükümetine başvurular yaptık . Bildiğim kadarıyla meslektaşım Türkiye’nin Kiev Büyükelçisi Yönet Can Tezel Herson bölgesini ziyaret ederek durumu öğrendi, insanlarla görüştü ve tüm ihtiyaçlar kendisine iletildi.
– Türk gemileri Ukrayna devlet sınırını yasadışı olarak geçerek Kırım’daki limanlara girmeye devam ediyor. Bu sorun nasıl çözülüyor?
– Biz, sınırı ihlal eden tüm gemilerin listesini ekleyerek birkaç kez protesto notası verdik. Her seferinde, Türkiye’nin tüm gemi sahiplerinin, limanların ve gümrüklerinin bunun uluslararası normların ihlali olduğunu bildiği konusunda temin ediliyorum. Sonuçta bana neden gemilere el koymadığımızı sordular. Gemilere el konulmalı ve bu doğru olacak. Türkiye çıkışlarına izin vermek zorunda çünkü evraklarda geminin Ukrayna’ya veya Novorossiysk limanına gittiği belirtiliyor. Gemi sahipleri burada bir evrak, orada farklı bir evrak göstermesini Türk gümrüğü nasıl kontrol edebilir? Hukukçular, ihlallerin bizim karasularımızda gerçekleşmesi nedeniyle gemilere el konulmasını tavsiye ediyor. Kendi topraklarımızı savunmalıyız. Ya da mesela Grozny Avia uçağı, evraklarda Anapa’dan geldiği belirtiliyor, yolcuların pasaportunda da Anapa mührü vurulmuş. Bununla nasıl mücadele edilebilir? Benzer bir olay meydana geldiğinde İstanbul Başkonsolosluğumuzun diplomatları şirket müdürlerini bulup bir sonraki seferde gemiye el konulacağını anlatıyor. Gelişmeler var. Adriana adlı gemi artık Kırım limanlarına girmiyor, “Grozny Avia” uçakları da artık uçmuyor.
– Sizce Türkiye’nin Kırım ve Kırım Tatarları sorununa ilgisi azaldı mı?
– Hayır, azalmadı. İki halkın yakınlığı dikkate alınırsa bu imkânsız. Tam tersine, belirli dönemlerde örneğin sürgün yıldönümünde, söz konusu sorunlara gösterilen dikkat daha da artıyor. Bu yıl Türk televizyonuna konuştum, Ankara’daki mitinge katıldık ve sosyal ağlarda çok bilgi paylaştık ve büyük ilgi gösterildiğini gördüm. Çok çaba sarf edilebilir ama bir sonuç ele edilemez, zamanında atılmış doğru adım ise sonuçların elde edilmesini sağlar. Dünya Kırım Tatar Kongresi’nin yapılacağı tarihe doğru büyük ilgi gösterilmesini bekliyoruz, olabildiği kadar çok dikkat çekmek için bilgileri paylaşacağız.
– Kırım’ı ziyaret eden gayri resmi Türk heyetinin raporunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Raporda durumun genel olarak doğru yansıtıldığını düşünüyorum. Biz bunları biliyoruz, şimdi tüm dünyanın gerçeği duyması önemli. Ama açıkçası ben işgalci yönetimin ahlaki çöküntüsü, insanlık dışı davranışının bu kadar ağır olacağını beklemiyordum. Örneğin polislerin Kırım Tatar kadınlarına karşı keyfi davranışı, aramaların sadece erkekler tarafından yapılması, yani dini hassasiyetlere, özel yaşama saygı hakkının korunmaması, her şeyin görmezlikten gelinmesi olayları tespit edildi. Söz konusu raporu olabildiği kadar çok insan okuması için elimizden geleni yapacağız. Bu haydutluğun devam etmesine izin veremeyiz.
– Burada daha etkin çalışmanızı önleyen engeller var mı?
– Hiçbir engel yok. Sponsorlarımızın sağladığı olanakların tükenmesi nedeniyle farklı etkinliklerin düzenlenmesi için daha fazla kaynağımızın olmasını isterdim. Ama evimizde de durumun zor olduğunu biliyoruz. Türkiye’de devamlı olarak kalacak, burada meslektaşlarıyla çalışacak, bilgileri paylaşacak birkaç muhabirimizin olmasını istediğimi bir kez daha kaydediyorum. Bu çok güzel olurdu, propagandacılar değil, profesyoneller olmalı.