Bakan Çağlayan, Türkiye-Ukrayna Serbest Ticaret Anlaşması’na için ciddi mesafe katettiklerini söyledi.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Petro Poroshenko ve heyetiyle birlikte gerçekleştirdikleri görüşmede, Türkiye Ukrayna Serbest Ticaret Anlaşması’na ilişkin pürüzlerin giderilmesi açısından ciddi mesafe katettiklerini söyledi.
Çağlayan, Ukrayna Ekonomik Kalkınma ve Ticaret Bakanı Petro Poroshenko ile gerçekleştirdiği görüşme sonrası ortak bir basın toplantısı düzenleyerek basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Görüşmeye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Çağlayan, Türkiye Ukrayna Serbest Ticaret Anlaşması’na ilişin pürüzlerin giderilmesi anlamında ciddi mesafe katettiklerini bildirdi.
Ülkelerin kendilerine verdiği sorumluluk çerçevesinde her iki tarafın da kazan-kazan ilişkisi içinde olduğunu kaydeden Bakan Çağlayan, şöyle devam etti:
Ticaretimiz 52 kat arttı
“Yolun sonuna gelmiş durumdayız. Ümit ediyoruz ki, ya bu yıl sonu ya da Ocak sonuna kadar bir sona geleceğiz, bu anlaşmayı imzalama noktasına geleceğiz. Her iki taraf da kazançlı çıkacaktır. Birinin karı diğerinin zararı gibi bir anlayış içinde olmayacağız. 1992 yılından bu güne Ukrayna ile olan ticaretimiz tam 52 kat artmış durumda. Ukrayna bizim siyasi anlamda son derece yakın diplomatik ilişkilerimizin olduğu bir ülke. Her iki bakan olarak da kendi ekiplerimize ‘Bu işi bitirin, nihayetlendirin’ şeklinde bir görüşte bulunduk.”
Ukrayna’da, gerek üçüncü ülkeler üzerinden gerekse Türkiye’den giden Türk yatırımcıların 2 milyar dolarlık yatırımı olduğuna işaret eden Çağlayan, toplam ticaretin geçen yıl 6,5 milyar doları geçtiğini hatırlattı.
Çağlayan iki ülke arasındaki ticaret hedeflerine de değinerek, “Sayın Başbakanlarımızın bize verdiği görevler çerçevesinde (ticaret hacmini) 2015 yılına kadar 20 milyar dolara çıkarma, 2020 yılına kadar da 40 milyar dolara çıkarma gibi bir hedefimiz var. Ümit ediyoruz ki bunu kısa bir süre içerisinde gerçekleştireceğiz” dedi.
İhracat ve dış ticaret verilerine ilişkin soru üzerine Çağlayan bugün oldukça keyifli olduğunu dile getirerek şunları kaydetti:
“İhracatımızın yarısına yakınını yapmış olduğumuz Avrupa pazarlarında daralmaya rağmen, ihracatımızın giderek artıyor olması bizim için büyük mutluluk. Ben açıklama yaparken 149,8 demiştim, 8’i de aşmak zorundayım. 149,833 milyar dolar. Yani 150 milyar dolara 167 milyon dolar kaldı. O da bizim bir kaç saatlik ihracat rakamımız. 150 milyar doları aşacağımızı ümit ediyorum.
Hani ‘Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur’ derler ya… Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi yarın Kasım ayı ihracat rakamlarını açıklayacak. Onun rakamlarına müdahale etmeyim ama geçtiğimiz aylardan daha yüksek bir rakamdayız onu söyleyebilirim. Yani ekim ayından daha yüksek bir seviyede olacağız. Dış ticaretimizde sevindirici olan, ihracatımız artıyor.”
Çağlayan, dış ticaret açığının azalmasının son derece sevindirici bir gelişme olduğunun altını çizerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şu an itibariyle 33,2 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı rakamıyla karşı karşıyayız. Ekim itibariyle 5,5 milyar dolarlık bir açık söz konusu. Şu anda son 24 ayın en düşük dış ticaret açığı rakamı ile karşı karşıyayız. Yani enerji dışı dış ticaret açığımız neredeyse negatif pozisyonundan çıkıyor ama tabii ki enerji ithal etmek zorundayız. Bunu kalkıp ‘Enerji olmazsa biz çok iyi oluruz’ şeklinde söylemek istemiyorum. Enerji fiyatlarında da bir artış var. Geçen yıla göre 6 milyar dolarlık daha yüksek bir faturayla karşı karşıyayız. Gelmiş olduğumuz noktada dış ticaret açığının azalması cari açığa da olumlu yansıyacak. Cari açıkta da önemli yol katetmiş vaziyetteyiz. Cari açığın azalmasının temel noktası ihracat artışımızdır. İlk 9 ay itibariyle cari açıkta 21,3 milyar dolarlık bir azalma söz konusu oldu. Bunun 15,5 milyar doları ihracat artışımızdan, geri kalan 4,5 milyar doları ise ithalatın azalmasından kaynaklandı. Yani Türkiye cari açığını ihracat artışıyla kapatan bir ülke olmuştur.”
Kendisine Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Durmuş Yılmaz’ın yaptığı ithalat ve büyümeye ilişkin açıklamanın hatırlatılması üzerine Çağlayan, “Durmuş beye ‘günaydın’ demek istiyorum. Ben bunu yıllardır söylüyorum, fakat burada Türk sanayisinin ithalata olan bağımlılığı söz konusu. Ak Parti öncesinde yapılan yanlışların faturasını şimdi ödüyoruz. Geçmişte bu ülkenin maalesef bir sanayi stratejisi politikası olmamıştı, bir sanayi envanteri olmamıştı veya bir teşvik sistemi olmamıştı. Ama bugün şükürler olsun bunların hepsini sağlamış durumdayız. Türkiye’de maalesef her bir 100 dolar üretim yapmak için 43 dolar ithalat yapma zorunluluğu var. Problem ihracatta değil, problem sanayi üretiminde. Şimdi yeni teşvik yasasıyla birlikte bunu mümkün olduğunca ortadan kaldıracak bir çaba içerisindeyiz” ifadelerini kullandı.
Çağlayan, Türkiye’nin dışarıdan ithalat yapmak zorunda olduğu ürünleri ülkede üretmesiyle beraber, orta ve uzun vadede yeni teşvik sistemi ile birlikte, hem ithalat bağımlı sanayinin ortadan kalkacağını hem de Türkiye’nin yüksek katma değerli yüksek teknolojik ürün ihracatına yöneleceğini belirtti.
Özellikle enerji ithalatının yapılmasının zorunluluk olduğunu kaydeden Bakan Çağlayan, “Yenilenebilir enerji konusuna hükümetimiz ciddi ağırlık verdi. Önümüzdeki yıllarda bunun etkilerini daha fazla göreceğiz ve Türkiye bu sorunu en aza indiren bir yapıya dönüşecek. Biz bunu yıllardır söylüyorduk. Merkez Bankası’na ithalatı kolaylaştırmayın, Türk Lirası’nı aşırı değerlendirmeyin dememizin asıl sebebi buydu” dedi.
-“İran’a yapılan altın ihracı ülkeler arasında yapılan bir alışveriş değil”-
Altın ihracatındaki sürece ilişkin görüşleri sorulan Çağlayan, şunları anlattı:
“Altın konusu maalesef çok speküle ediliyor. Nedenini anlamış değilim. 20 bin’den fazla ürün ihracatımız var. Altın 20 bin’den bir tanesi. Burada bir açıklık getirmek istiyorum. Kamuoyunda bu konuda son günlerde yanlış bilgilenme söz konusu oldu. Biz altını sadece İran’a ihraç etmiyoruz. Yaptığımız ihracatın yaklaşık 6,5 milyar dolara yakın kısmı İran’a yapılıyor. 3,5 milyar doları Birleşmiş Arap Emirlikleri’ne. İlk 10 ülkeye yapılan altın ihracatımız toplam ihracatın yüzde 99’u mertebesindedir.
Rakamları yuvarlıyorum, Türkiye bu yıl 10,7 milyar dolar altın ihracatı yaptı, 6,7 milyar dolar ithalat yaptı. Geçen sene altın ithalatını yüksek oranda yapmıştık, bu yıl altının dış ticaretinde 4 milyar dolar fazla verdik. Bu ülkede kalan yüksek katma değerin göstergesi, yani bunu yapanlar, satanlar, işleyenler bir kazanç elde etti. Diğer taraftan yastık altındaki altının bir kısmı çıktı. Bu talebe bağlı olan bir şey. Talep olduğu sürece Türkiye bunun arzını yapmaya devam edecektir.”
Çağlayan, Türkiye’nin ülke olarak İran’a altın ihraç etmediğini vurgulayarak, bunun ülkeler arasında yapılan bir alışveriş olmadığının kavranması gerektiğini söyledi. Türk özel sektörü ile bunu almak isteyen İran özel sektörü arasında bir alışveriş olduğuna işaret eden Zafer Çağlayan, bunun da para transferi şeklinde gerçekleşmediğini ifade etti.
Sistemin esasının Türk özel sektör ihracatçısı ile İran özel sektörü arasındaki ihracat olduğuna işaret eden Bakan Çağlayan, şu yorumlarda bulundu:
“Bu da son derece doğaldır. Türkiye bunu yapıyor ve yapmaya devam edecek. Çünkü bizim niyetimiz, ihracatımızı 20 binden fazla ürün çeşidimiz ile beraber 500 milyar dolara çıkarmaktır. Son günlerde yazılan çizilenlerden dolayı ifade ediyorum ki, Amerika’nın kararı Amerika’yı bağlar. Avrupa Birliği’nin kararları Avrupa Birliği’ni bağlar. Bizi Birleşmiş Milletler kararları bağlar. Çünkü AB üyesi değiliz. ABD kendi içinde aldığı kararı elbette uygulayacak. Kaldı ki bu yaptırımlarda devletten devlete altın ve kıymetli maden ihracatında kısıtlama var. Özel sektörde bu söz konusu değil ki bu senatoda net olarak ortaya gelen bir konu değildir. Kaldı ki Türkiye bugüne kadar olduğu gibi uluslararası kararlara son derece saygılı olmaya devam edecektir.
Bendeki bilgiler bu şekilde, orada sanırım bir kavram kargaşası ya da bir yanlış anlaşılma söz konusu. Düzeltmek adına söylemiyorum, benim penceremden görüldüğü üzere söylüyorum. Türk özel sektörünün, İran’daki muhataplarına para karşılığı yaptığı alışverişten başka bir şey değil. Ama biz petrol ve doğalgazı, birini avro birini Türk Lirası bazında alıyoruz. Orada zaten kendi bünyesinde çözülüyor. Zaten bu konuda bize bir yaptırım söz konusu değil. Ben doğalgazı, petrolü İran’dan almak zorundayım. Türkiye’ye karşı bir yaptırım düşünenler, eğer bunun için alternatif bir sistem getiriyorlarsa, üzerinde oturup çalışılır fakat böyle bir şey söz konusu değil.”
HABER : AA
Muhabir: Eda Topcu
Yayıncı: Yılmaz Yıldız – İstanbul