Dünyanın en hassas sınırlarından birinin yakınlarında 300’e yakın masum insanı taşıyan bir uçak düşürüldü. İsrail’in Gazze’yi işgal etmesi Orta Doğu’daki en derin yaralardan birini kanatıyor ve yeni bir bölgesel soruna neden olabilir. Birkaç yüz mil ötede bir militan ayaklanma Irak’ı tam anlamıyla bir terörist devlet haline dönüştürmekle tehdit ediyor.
Dünyada geçtiğimiz hafta endişe verici olayların sayısı hiç de az değildi ya da konuyla ilgili geçen haberler yeterince dram ya da çatışma içermiyordu.
Peki piyasalar tüm bu olanlara nasıl tepki verdi? Bazı hisse senedi piyasaları değer kaybetti, altın ise yukarı yönlü harekete geçti ama genele bakıldığında piyasaların tepki verdiğini söylemek zor. Sanki önemli hiçbir şey olmuyormuş gibiler.
Bu durum kendi içinde ilginç bir mesaj barındırıyor.
Piyasalar artık dünyada neler olduğuyla ilgilenmiyor. Jeopolitik gelişmelerin hisse, tahvil, emtia ya da döviz fiyatlarını önemli derecede etkileyebildiği günlerin geride kaldığı söylenebilir.
Bu duruma getirilebilecek iki muhtemel açıklama var: İlki; küresel ekonominin görünümünü ciddi ölçüde değiştirebilecek bir savaş ya da devrim artık yok. İkincisi; piyasalar parasal genişleme ve merkez bankalarının sağladığı ucuz parayla o kadar şişirildi ki olan biten diğer her şey kıyaslama yapıldığında önemsiz görünüyor.
Asıl gerçek muhtemelen ikisinin arasında bir yerde. Her halükarda yatırımcılar portföylerini yapılandırırken savaşı ya da siyaseti görmezden gelebilir.
Finans piyasalarının dünyada yaşanan gelişmelere olan ilgisinin azaldığı bir süredir aşikar. Gerçek bir etki yaratan son gelişme muhtemelen Orta Doğu’da hükümetlerin düşmesiyle sonuçlanan Arap Baharı’ydı ancak bunun etkisi bile Mısır gibi endekslerle sınırlı kalmıştı.
Ancak piyasaların umursamazlığı bu yıl iyiden iyiye dikkat edici hale geldi. Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi – ve Ukrayna’nın doğusunu ele geçirme ihtimali- yıllardır Avrupa’da görülen ilk sınırların yeniden çizilme ihtimaliydi. Rusya ile Batı Avrupa arasında yeni bir çatışma dönemine kolaylıkla dönüşebilirdi – ve tabii yeni bir Soğuk Savaş’ın açılış salvolarına da.
Benzer şekilde Irak’taki militan ayaklanma dünyanın en büyük petrol rezervlerinden bazılarına sahip olan ülkenin terörist bir devlete dönüşmesi ile sonuçlanabilirdi.
Filistinliler ile İsrailliler arasındaki tansiyonun ise yeni bir şey olduğunu söylemek zor: Gazze’nin işgalinin çatışmanın uzun ve acılı tarihinin sonu olduğu pek söylenemez. Öyle olsa bile söz konusu bölge dünyanın en tartışmalı bölgelerinden ve her askeri hareketin daha geniş çaplı askeri çatışmalara dönüşebileceği yerlerden biri.
Bu gibi jeopolitik olaylar kısa bir süre öncesine kadar finans piyasalarında vahşi dagalanmalara yol açıyordu. Washington ve New York’taki 11 Eylül saldırılarının ardından borsa dramatik şekilde değer kaybetmişti. Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi satış dalgasına yol açmış, 1970’lerde Orta Doğu’da yaşananlar da petrol fiyatlarını yükseltirken borsaları tepe taklak etmişti.
Hisse senedi piyasalarının Malezya Havayolları’na ait uçağın düşürülmesi nedeniyle değer kaybettiğine ilişkin çok sayıda başlık atıldı ama yakından bakarsanız ilginç olan noktanın piyasaların ne kadar az değişim gösterdiği olduğunu görürsünüz. Dow Jones endeksi haberler üzerine diğer borsalarla uyumlu şekilde yüzde 1 civarında değer kaybetti ama hemen ertesi gün kayıpları telafi etmişti. Son haftalarda genellikle böyle ılımlı hareketler görülüyor. Gerçekten de ABD’nin yaptırımları nedeniyle satış gören Moskova endeksi devam eden günlerde yalnızca yüzde 4-5 aralığında değer kaybetmişti.
Gerçek şu ki üzerine konuşulacak pek bir tepki yok. Atılan başlıklar yalnızca refleksti. Bunun için de yine iki açıklama yapılabilir. İlki; Soğuk Savaş sonrası dünyada bu yerel bölgesel çatışmaların hiçbiri çok da önemli değil. Ukrayna’da yaşananların hiçbiri küresel ticaret üzerinde ciddi bir etkiye neden olmadı. Ekonomisi o kadar küçük ki gerçek bir oyuncu bile değil. Kaosa girip iç savaşa girse bile çok uluslu şirketler daha önce kazandıklarından daha az para kazanmayacaktır.
Bu açıklamanın büyük bölümü Irak için de geçerli. Irak hiç kimsenin temel pazarı değil.
Orta Doğu küresel ekonomiyi etkileme gücünü yitiriyor. Önemli olan tek ürünü petrol ancak kaya gazının gelişimi ve güneş enerjisinin fiyatının gerilemesi ile petrol artık geçmişte olduğu kadar önemli değil. Savaş çıkarsa gelişmiş dünyanın yaşam standardı çok da etkilenmeyecek.
İkinci neden ise piyasaların gerçek dünyadan ayrışmış durumda olması. Son beş yıldır piyasaları merkez bankaları yönlendiriyor. Faiz ve para basmaya devam edip etmeme kararları bölgesel savaşlardan çok daha önemli. Fed ya da Avrupa Merkez Bankası likiditeyi ucuz tutmaya devam ettiği sürece piyasalar diğer gelişmelerden bağımsız olarak yükselmeye devam edecek.
Analistler ile fon yöneticileri jeopolitik trendleri analiz edip parayı buna göre yönlendirerek hayatlarını kazanıyorlar ama bu giderek bir zaman kaybı gibi görünmeye başladı.
Dışarıda yaşanan hiçbir şey şu an piyasalar için önemli değil. Çin ile Japonya arasındaki bir savaş durumu değiştirebilir ve tabii Avrupa Birliği’nin ya da Euro Bölgesi’nin dağılması da.
Bu kadar büyük bir şey olmadığı sürece – ki her iki ihtimal de hiç olası görünmüyor- yatırımcılar dünyanın çeşitli yerlerinden gelen başlıklar nedeniyle endişeye kapılmaktan vazgeçebilir. Gelen haberlerin hiçbiri portföyünüzü etkilemeyecek.
http://www.wsj.com.tr/article/SB10001424052702304297104580046942741826752.html