ajle
ajle
Ukrayna'dan Haberler
Haber Ukrayna'daki Türk Toplumu

Kiev Büyükelçisi Güldere, ’15 Temmuz Demokrasi Ve Milli Birlik Günü’ nedeniyle makale yayınladı

Türkiye Cumhuriyeti Kiev Büyükelçisi Yağmur Güldere’nin 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü nedeniyle kaleme aldığı makale, “İşbirliği Gücümüzü Artırıyor / 15 Temmuz Darbe Girişiminin Üçüncü Yıldönümünde Türkiye-Ukrayna Ortaklığı ve FETÖ Terör Örgütü” başlığıyla Ukrayna’nın önde gelen gazetelerinden Den’de yayınlandı.

Türkçesi aşağıda sunulan makalenin çevirilerine aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:

Ukraince

Rusça

Türkiye-Ukrayna Ortaklığı ve 15 Temmuz’un 3. Yıldönümünde FETÖ

“Anadolu’daki hükümdarlar, bölgenin hassas jeostratejik konumu nedeniyle tarih boyunca çok yönlü bir dış politika izlemiş, Karadeniz’e de bu çerçevede büyük önem vermişlerdir. Bu nedenle Ukrayna daima bizim için öncelikli bir bölge olmuştur.

Hetmanların Bab-ı Ali’yle ittifak arayışları ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Ukrayna Halk Cumhuriyeti’ni tanıma kararı gibi örnekler, bu bakışın karşılıklı olduğunu teyit eder.

Ankara ve Kiev’in bugün de birbirlerine stratejik bir perspektiften baktığı söylenebilir. Bu ortak irade çerçevesinde Ukrayna’nın bağımsızlığını kazanmasından bu yana her başlıkta önemli ilerlemeler kaydettik. 2011 yılında stratejik ortaklığımızı kurduk. O günden beri her yıl liderler seviyesinde düzenli zirveler yapıyor, Bakanlar arasında ve teknik seviyede de yoğun bir diyaloğu sürdürüyoruz.

Ortaklığımız elbette siyasi diyalogdan ibaret değil; güçlü bir ekonomik temele oturuyor. İkili ticaretimiz 2018’de 4.1 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Bu rakamı “önemli ama yetersiz” buluyoruz. Yapısal özellikleriyle birbirini tamamlayan, birlikte 120 milyonu aşkın bir pazar oluşturan ekonomilerimizin ticaret hacmi, iki ülke liderlerinin de ortaya koyduğu gibi, en az 10 milyar dolar olmalıdır.

Uzun yıllardır müzakere ettiğimiz serbest ticaret anlaşmasını (STA) en kısa sürede imzalamak, 10 milyar dolar hedefine yürümek için ihtiyaç duyduğumuz ekstra itici gücü bize verebilir. Bu ivme, Ukrayna’da iki milyar doların üzerinde yatırımı bulunan Türk yatırımcıların sayısını da eminim arttıracaktır.

Çok değer verdiğimiz bir diğer işbirliği sahamız ise turizm. Türkiye ve Ukrayna yönetimleri, iki halkın birbirini daha yakından tanıyabilmesi için çok önemli adımlar attı. Bugün vatandaşlarımız pasaporta bile ihtiyaç duymadan diğer ülkeye tatile gidebiliyor. Bunun da etkisiyle karşılıklı turist sayısı 2 milyona yaklaştı.

Turizmin ekonomik yönü bir kenara, halkları birbirine yakınlaştırmak gibi müstesna bir işlevi de var. Artık Ukrayna deyince Türk vatandaşları en önemli kentlerin ismini saymakla kalmıyor, Kiev’de Türk sanatçıların katıldığı etkinliklerden, Odesa’da Potemkin Merdivenlerinin yanındaki İstanbul Parkı’ndan, Lviv Caz Festivalinden bahsediyor. Ukraynalı dostlarımız da sadece Antalya’nın denizini övüp Hürrem Sultan’dan söz etmiyor; Sultanahmet Camii’ndeki çinilerin güzelliğinden Kapadokya’daki balon turlarına, Palandöken’de kayak yapmaktan Türkiye’deki sağlık turizmi imkanlarına kadar çok değişik tecrübelerini bizimle paylaşıyor.

Bu etkileşim, karşılıklı dil öğrenimine yönelik ilgiyi de artırdı. 2017 yılında hem İstanbul Üniversitesi’nde Ukrayna Dili ve Edebiyatı Bölümü hizmete girdi, hem de Kiev’de Türkçe derslerinin yanında kültürel ve akademik işbirliği projeleri geliştiren Yunus Emre Kültür Merkezimiz hizmete girdi.

Kalkınma, işbirliğimizin bir diğer farklı başlığı. Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı uzun yıllardır Ukrayna’nın farklı bölgelerinde çeşitli projelere destek veriyor. Haziran sonunda Lviv’de kent yöneticileriyle görüşmemde TİKA’nın kentte yürüttüğü geriatri merkezi renovasyon projesini konuştuktan sonra, Temmuz başında Kotlovina köyünde -ekmek ve tuzla sıcak şekilde karşılandıktan sonra- köydeki kültür merkezinin TİKA eliyle yürütülen restorasyonunu ilk elden görmek, benim için büyük bir mutluluktu.

Kırım Tatarı, Gagauz ve Ahıskalı soydaşlarımıza evsahipliği yapması, Ukrayna’yla ilişkilerimizi elbette bizim için daha da özel hale getiriyor. Bu vesileyle, bu yıl 75. Yıldönümünü idrak ettiğimiz Kırım Tatar Sürgünü felaketinde hayatını kaybeden soydaşlarımızın aziz hatırası önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.

Kırım’ın 2014’te ilhakını tanımayan Türkiye, bir yandan Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne Birleşmiş Milletler başta olmak üzere tüm platformlarda arka çıkıyor, bir yandan da Kırım Tatar soydaşlarına destek vermeyi sürdürüyor.
AGİT’in Donbas’ta görev yapan Özel Gözlem Misyonu’nun başkanlığının kuruluşundan bu yana Türk diplomatlarınca üstlenilmesini de, ülkelerimiz arasındaki karşılıklı güvenin bir göstergesi olarak yorumlamak mümkün.
Bunların yanında, iki ülke güvenlik makamları arasında da giderek güçlenen bir işbirliği olduğunu vurgulamak isterim. Bu işbirliğimiz, savunma sanayii alanında somut projelere de dönüşmüş durumda. Bu işbirliği, karşımızdaki tehditlerle mücadele gücümüzü arttırıyor.

***
Karşımızdaki tehditler noktasında, üçüncü yılında 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle ilgili bazı düşüncelerimi de paylaşmak arzusundayım. Zira bu tehdidin uluslararası toplum tarafından hala tam olarak anlaşılmadığını üzülerek görmekteyiz.

Fetullahçı Terör Örgütü, veya kısa adıyla FETÖ, on yıllar boyunca okul ve dershaneleri kullanarak genç beyinleri endoktrine edip karanlık şebekesine katan post-modern bir terör örgütüdür. Örgüte katılan ve beyni yıkanan gençler, sınav sorularının çalınması yoluyla ordu dahil önemli kurumlara yerleştirilmiş, zamanla birbirlerini çok hassas konumlara atayacak mevkilere yükselmiştir.

Örgütün gerçek yüzünün ortaya çıkması üzerine FETÖ 15 Temmuz 2016 gecesi en kanlı adımını atmış, Türkiye Cumhuriyeti devletine el koymaya çalışmıştır. Yıllar içinde silahlı kuvvetlere sızan asker görünümlü hainler savaş jetleriyle parlamentoyu bombalamış, ülkeyi savunan gerçek asker ve polislere bomba ve mermi yağdırmış, kendilerini engellemeye çalışan halkın üzerine tanklarını sürmüştür. Uçak ve helikopterlerin saldırdığı Polis Özel Harekat Merkezini koruyan 51 kahraman polisin naaşına dahi ulaşılamamıştır.

Türk halkı, bu hain planı görünce savaş uçaklarına, helikopterlere ve tanklara aldırmadan sokağa çıkmış, gerçek askeriyle ve polisiyle tek yumruk olmuş, darbeci hainlere geçit vermemiştir. Bunun bedeli, haklarını ödeyemeyeceğimiz 251 şehit ve 2000’i aşkın yaralıdır.

Bu travmanın ardından Türkiye, maruz kaldığı tehdidi ortadan kaldırmak için somut adımlar atmıştır. İlk olarak, hukuk ilkeleri temelinde, darbe teşebbüsünün sorumluları belirlenmiş ve bunların adalet önünde hesap vermeleri sağlanmıştır. İkinci olarak, bu karanlık şebekenin kamu kurumlarındaki üyeleri açığa çıkarılarak “devlet içindeki devlet” ortadan kaldırılmıştır. Üçüncü adım olarak da örgütün devlet dışındaki, finanstan eğitime pek çok sektöre yayılan paravan oluşumları ortadan kaldırılmıştır. Bu süreç bugün dahi devam etmekte, üç yıl sonra bile yeni bağlantılar tespit edilerek gerekli ilave tedbirler alınmaktadır.

İçinden geçtiğimiz olağanüstü koşullara rağmen, bu adımlar hukukun üstünlüğünü gözeterek atılmış, herhangi bir mağduriyet yaşanmaması için özel mekanizmalar kurulmuştur.

Türkiye’nin bu kararlı mücadelesi karşısında FETÖ de yapısını ve taktiklerini değiştirmeye başlamıştır. Türkiye’deki yapılanması çöken örgüt, yurt dışı mevcudiyeti üzerinden ayakta kalma çabasındadır.

Türkiye, uluslararası dost ve ortaklarına bu tehdidi üç yıldır anlatıyor, bundan sonra da anlatmaya devam edecek. Zira FETÖ tespiti zor, yıkıcılığı yüksek yeni bir terör türünü temsil ediyor. Kendisini mazlumları destekleyen masum bir hareket olarak takdim eden FETÖ, aslında bir istihabarat örgütü gibi, yerleştiği ülkede özellikle eğitim sektöründe faaliyete geçip kendi gizli gündemine hizmet eden kadrolar yetiştiriyor, sonra bunlar üzerinden hem nüfuz, hem sempati kazanmaya çalışıyor. FETÖ’nün dünya genelinde eğitim sektöründe yürüttüğü karanlık çalışmaların engellenmesi için Maarif Vakfımız dünyanın dört köşesinde aktif bir gayret içinde.

Bu yoğun çabalar neticesinde, FETÖ’nün eğitim ve hayır işleriyle uğraşan masum bir hareket olmadığı, uluslararası kamuoyunda her geçen gün daha net şekilde görülmektedir. Çeşitli ülkeler ve uluslararası örgütler, FETÖ’yü terör örgütü olarak kabul etmeye başlamıştır. Oluşan bu farkındalık üçüncü ülkelerde de aktif soruşturmaları tetiklemiş, bunların neticesinde 20’den fazla ülke, 110’u aşkın FETÖ mensubunu Türkiye’ye sınırdışı etmiş, 36 ülke FETÖ’yle iltisaklı okul ve dil kurslarını sonlandırmış, 18 ülke okulları Maarif Vakfına devretmiştir.

Bu süreç neticesinde iyice zayıflayan örgüt, tüm PR ve lobi imkanlarını kullanarak asılsız haberlerle bir mağduriyet hikayesi yaratmaya, Türkiye’ye düşman çevrelerle işbirliği içinde taraftar toplamaya çalışsa da, her geçen gün biraz daha zemin kaybettiği bilmektedir. Türkiye FETÖ’yle yürüttüğü haklı mücadeleyi, kök saldığı her ülkeyi zehirleyen bu şebeke son bulana dek kararlılıkla sürdürecektir.”

Kaynak: Kiev Büyükelçiliği İnternet Sitesi

 

banner

Benzer Haberler

EBRD’den kredi açıklaması, gaz için kredi vermeye devam verebiliriz ama bir şartla

UkrTürk Editör

O artık resmen kahraman, Poroşenko’dan pilot Akopov’a cesaret nişanı

UkrTürk Editör

Poroşenko; ‘Nadejda’yı nasıl aldıysak Donbas ve Kırım’ı da öyle geri alacağız

UkrTürk Editör

Yorum Yazın

İnternet sitemizde kullandığımız çerezler ideal kullanıcı deneyimini hedefleyen farklı görevler üstlenir. Gerekli çerezler, internet sitesinin ziyaret edilebilmesini ve özelliklerinin kullanılmasını sağlar. Performans çerezleri, kullanıcıların sitede gezinme alışkanlıklarını inceleyerek internet sitesinin performansını iyileştirir. İşlevsellik çerezleri, kullanıcıların sitedeki seçimlerini tanıyarak sitede gezinmeyi kolaylaştırır. Pazarlama çerezleri, promosyon ve sosyal medya bilgilerini kullanarak uygun kampanyaları haber verir. Çerez politikamızı inceleyin. Kabul Ediyorum Devamını Oku